Wikipedia

Arama sonuçları

25 Kasım 2012 Pazar

Yeni Dünya Düzeni

Yeni Dünya Düzeni

Bu konuyu anlamak için bence önce hıristiyanlığı anlamak lazım.

Hz. İsa Yahudiydi (İsrailoğullarından). İnsanlara anlatmaya çalıştığı yeni bir dinden çok; yahudi din büyüklerinin, kendi çıkarları için dini nasıl saptırdığıydı. Dolayısıyla gerçek yahudiliği anlatmaya çalışıyordu.
Onun yaşadığı dönemlerde dünyaya ve Kudüse hakim olan devlet Romalılardı ve yahudi değillerdi. Yahudi din büyüklerinin Kudüsü yöneten Roma İmparatorluğunun valisini ikna ederek çıkarttıkları emir ile Hz. İsa (Ya da onun yerine onu ispiyon eden havarisi) yakalandı ve çarmıha gerildi.

Peki Hristiyanlığı kim yaydı?

Bu gün hristiyanlığın kutsal kitabının çoğu bu havarilerin hayatı; kendilerinin yaşadıkları ya da Hz. İsanın hayatı hakkında anlattıkları; Hz isanın sözleri olduğunu söyledikleri sözler; ya da dile getirdikleri kendi düşünceleridir.
Hristiyanlığın hızla gelişerek yayıldığı yer anadolu ve ilk devlet dini olduğu yerde Doğu Roma imparatorluğu yani Bizanstır.
Batı Roma imparatorluğunda etkili olması Hz. İsanın ölümünden 300-400 sene sonrasıdır.
Doğu hristiyanları Ortodoks mezhebindedir ve bağlı oldukları yer Fener Patrikhanesidir.
Batıdakiler ise Katolik mezhebindedir ve Vatikana bağlıdır.
Her ne kadar tek din gibi görünsede doğu ortodokslarla karşılaştırıldığında katoliklerdeki yobazlık tartışılamayacak kadar ortadadır.
Bir başka ayrıntıda Yahudiler ve Araplar Sami ırktandır dilleri aynı kökten gelir. Müslümanlık ta Yahudilik de(Dolayısı ile Hristiyanlık ta) İbrahim (Abraham) peygamberi referans alır.
Katolik inancı incelendiğinde Eski yunan ve Ege uygarlığının etkileri çok fazla görülebilir. (Roma imparatorluğunun örnek aldığı din ve devlet düzeni de aynı uygarlıktı.) Sanki roma devleti halk arasında çok fazla yayılan ve artık varlığına tehdit olarak algıladığı hristiyanlığı halkı kontrol etmek için kabul etmiş ve bu kontrole hizmet edebilmek için eski dini adetlerden çoğunu bu inanç sistemine entegre ederek kontrolü kolaylaştırmak istemiş gibi bir izlenim bırakıyor. Roma devletini, Doğu Roma halkının hristiyanlık inancında güç birliği yapıp Batıdan ayrılması çok etkilemiş ve zaten son donemlerini yaşayan Roma devletinin son çare olarak buna başvurmasını sağlamış olmalı.
Bu tarihten itibarende hristiyanlık iki kutuplu (Vatikan ve İstanbul) olarak devam etmiş; bu iki kutup arasında hakim güç olabilmek için sayısız komplolar entrikalar düzenlenmiş; savaşlar yaşanmıştır.
Yahudilik ve Hristiyanlık arasındaki en büyük farkta yahudi olabilmek ancak yahudi bir anne ve babadan (Sadece biri yahudiyse yahudi sayılmazsın) doğmakla mümkündür ama isteyen herkez hristiyan olabilir.
Peki nasıl oluyorda Yahudilerin dinine sapkın diyen bir peygambere inanan halk ile onların peygamberlerini öldüren halk ya da birbirlerini ret eden İstanbul ve Vatikan kardeş oluyor.Tabiki böyle birşey mümkün değil ve zaten tarih boyunca da olmadı. Haçlı seferleri sırasında yağmalanan ve insanları katledilen iki şehre (İstanbul ve Kudüs) bakınca bu hemen anlaşılıyor.

  Peki gizli örgütler bunun neresinde?

 
Ortaçağ Avrupasında hakim tek güç var Vatikan Papa Kralların kralı. Dini bu gün olduğu gibi bilen ve yorumlayanda sadece o. Onun gücünü temsil edende ülkelerin kralları, bu kralların en güçlüsüde Fransa kralı. Papanın emriyle kurulan haçlı ordusu kudüsü ele geçirip oraya hakim olduğunda oranı yöneticiliğini verdiği topluluk Kutsal Süleyman Tapınağını korumakla görevli Tapınak şovalyeleri. Okuduğum her makalede gördüğüm şu tüm bu örgütlenmeleri gelip bağladıkları ilk örgüt bu tapınak şovalyeleri.
Bir ilginç ayrıntı daha aynı dönemlerde anadoluda terör estiren çok hakim bir gizli örgüt var selçuklu sultanlarından birini yastığına saplanan bir bıçakla tehdit edecek kadar güçlü olduğu söylenen Hasan Sabbah ya da Haşhaşiler (Avrupa kaynaklarında Assasin). Bu örgütün elemanlarının o dönemde ortadoğuda hakim olan tüm devletlerin yöneticilerinin yanına kadar sızdığı ve hepsini tehdit ettiği söylenir.
Tapınak şovalyeleri ile ilgili iki efsane var birisi Haşhaşiler ile temas kurdukları ve onların örgütlenme biçimlerini öğrenerek uyguladıkları, ikincisi ise kudüsteki kutsal mekanlarda Hz. İsa ve havarileri ile ilgili çok önemli bilgi ve belgeler bulduklarıdır. Hz. İsanın sanılanın aksine evli olduğu hatta bir çocuğu olduğu ve kudüsten kaçarak avrupada (Fransada) yaşadığı iddiası bunlardan en sansasyonel olanıdır.
Ve bunlar sayesinde tapınak şovalyelerinin çok iyi örgütlendiği ve güçlendiği söylenir.Ne kadar iyi örgütlendikleri ve ne kadar güçlü olduklarına örnek olarakta avrupadan kudüse hacca gelmek hristiyanların üzerlerinde para taşımak yerine bu örgütün bulundukları şehirdeki temsilciliklerine para yatırıp karşılığında bir belge alarak kudüse oyle gittikleri ve bu belgeyi kudüsteki temsilcilikte makul bir komisyon karşılığında tekrar paraya çevirdikleri söylenir. Yani bildiğiniz seyehat çeki hemde yüzlerce yıl önce.
Bu şovalyeler tüm kudüs ve çevresinde Vatikanın tamsilcisi ve kılıcı oldukları için başka bir yöntemlede hacca gidebilmek mümkün değildir.
Bu kadar güçlenebilmelerini sağlayan bir başka unsur da avrupada yaşayan fakir köylüler. Fakir ama güçlü kuvvetli genç bir köylü için şovalye olmak demek itibar para ve güç kazanmak demektir. Yani tarihin her döneminde geçerli olan şeyler.

Peki ne olduda bu adamlar din düşmanı ya da Vatikan düşmanı oldu?

Bu gücün zirvede olduğu dönemler Fransanın da avrupanın hakimi olduğu dönemlerdir.Ancak bu o kadar büyük bir güç haline gelmişti ki artık Fransa kralını hatta vatikanı bile takmaz oldu; takmamaktan öte tehdit eder oldu. İşte dönüm noktasıda burasıdır. Ortaçağ Avrupasında yaşanan o cadı avlarının, insan yakmaların çıkış noktasıda budur. Fransa kralının Vatikanın desteğinide alarak bu örgüte karşı yürüttüğü büyük mücadele sonucu, örgüt yer altına inmiş ve gizliliği esas alarak farklı isimler ve yapılanmalarla devam etmiştir.
Kudüs hakimliğinin getirdiği bir başka önemli güçte bilimdir. Ortadoğuda yüzlerce yıldır pek çok farklı medeniyetin birbirine aktararak geliştirdiği bilimi öğrenmek şovalyelere Vatikan karşısında büyük bir avamtaj sağlamıştır.
Fransa kralının bu başarısı bir süre Fransayı en güçlü yapsada aslında kraliyetin çöküşünü hazırlayan olaydır. Çünkü yer altına inen bu örgütün bir numaralı hedefi fransa krallığı ve onun arkasındaki güç vatikandır. Bu uğurda müthiş bir mücadele verilmiş ve üçyüz yıl kadar sonra fransız ihtilali yapılarak amaca ulaşılmıştır.
Bu kadar büyük maddi güce sahip bir örgütlenmenin, elde ettiği sermayeyi mutlaka koruması gerekir. Bu sermayeyi taşıdığı yeni adres İngiltere olarak gösterilir. Bunun delili olarak iki önemli olay vardır. Avrupa finans merkezi yavaş yavaş Paristen Londraya taşınması ve Vatikana karşı kurulan ve Katolik mezhebine karşı en büyük güç olan Protestanlık her ne kadar Kuzey Avrupa ve Almanyada yayılsada İngiltere kaynaklı olmasıdır.
Tapınak şovalyeleri Fransada yaşadıkları deneyimden sonra farklı örgütlenmelerin içinde ya da başka isimler altında yeniden güçlenerek bu günkü avrupa medeniyetinin gelişmesinde çekirdek güç olarak yer aldılar demek çok ta hayalcilik olmaz. Ellerindeki en büyük güç sermayeleri ve bu sermayeyi kullanarak destekledikleri bilimdir. İçinde bulundukları (Ele geçirdikleri demek daha doğru olur.) en büyük örgüt duvar ya da inşaat ustalarının örgütü olan Mason Locasıdır. Bahsedilen dönemde Avrupada en geçerli ve yaygın meslek örgütü olan mason locası içerisinde yer almanın büyük bir hareket özgürlüğü sağlamış olduğunu söylemek yanlış olmaz. Bunun yanında Fransız ihtilali döneminde protestanlığın yayımaya başladığı dönemde İlluminati gibi bir örgütlenmenin kurulmuş olmasıda eski günlerin geri döndüğünün bir göstergesi olarak algılanabilir.
Buraya kadar anlatmaya çalıştığım dine olan düşmanlığın nereden geldiğiydi.

1.Kabalistler/Christoph Colomb
2.Protestanlık.
3.Masonik hareketler/Parmasonlar.
4.Anglikan klisesi
5.Yale üniversitesindeki gruplar
6.Dezenfermasyon teknikleri ve psikolojik savaş

Hiç yorum yok: